Prostat Kanseri Tanı Testi

Prostat Kanserinin Tanısında Laboratuvar Tetkikleri Ne Ölçüde Yararlıdır?

Erkekler için önemlidir. Erkeklerde yaş ilerledikçe ortaya çıkan, yaygın görülen ve akciğer kanserinden sonra en ölümcül kanser türüdür. 50 yaşından sonra risk artmakta olup, 60-80 yaş arasında oldukça yükselmektedir.

Prostat Kanserinin Belirtileri Nelerdir ?
Prostat kanserlerinin büyük çoğunluğu erken devrede belirti vermezler. Öyle ki, yaşlı erkeklerin % 30 civarı hiçbir klinik belirti vermeden prostat kanserli olarak ölmektedirler. Bazıları hızlı seyretmekle birlikte, çoğunluğu sinsi ve sessiz seyirlidir.

İleri evrede ortaya çıkan belirtilerin başlıcaları ise :
• İdrar akımının yavaşlaması ya da incelmesi
• Sık idrara çıkma isteği
• İdrarda kan görülmesi
• Bacaklarda şişlik
• Penisin sertleşmemesi
• Kemik ağrısı şeklinde bulgulardır.

Ancak, şunu özellikle belirtmek gerekir ki, bu belirtilerin bir kısmı iyi huylu prostat büyümesi (Benign Prostat Hipertrofisi=BPH), idrar yolu infeksiyonları, idrar yollarında taş bulunması gibi durumlarda da görülmektedir. Bunların ayrımını yapmak için, mutlaka hekim kontrolünde değerlendirme yapmak gereklidir.

Prostat Kanserinde Erken Tanının Yararı Nedir ?
Hastalıkların erken tanısı, genelde alınacak tedbirler yönünden yararlıdır. Ancak prostat kanserlerinde çok daha yararlıdır. Çünkü, uygulanacak tedavilerde hastalık erken tanınırsa 5 yıldan uzun yaşama oranı % 90-95 üzerinde, geç dönemde tanınırsa % 15-20 civarındadır. Erken tanı yaygınlaştıkça, prostat kanserli hastaların yaşama süresi sürekli olarak uzamaktadır.

Prostat Kanserinin Erken Tanısı Mümkün müdür ?
Mümkündür. Prostat Spesifik Antijen (PSA) isimli kan testinin bakılması ile, erken devrede tanı konulabilmektedir. Bu testin ölçülmesiyle, henüz tümör küçük olduğu dönemde ve prostat dışına yayılmadan tanı konulabilmektedir.

Hangi Yaştan İtibaren Tarama Testi Yapılmalıdır ?
Amerikan Kanser Cemiyeti (American Cancer Society) ve American Urological Association yaş ne olursa olsun yüksek riskli olan herkesin ve/veya 50 yaşına gelmiş her erkeğin yılda en az bir kez kanda PSA baktırmasını önermektedir. Eğer ailede, prostat kanseri olan varsa veya da vazektomi ameliyatı geçirilmişse, bu tarama 50 yaşından önce, örneğin 40 yaşından itibaren başlatılmalıdır. Prostat kanserinin erken tanısında tarama yöntemi olarak görüntüleme yöntemlerinin (MR, tomografi, ultrasonografi) kullanılması önerilmemektedir.

PSA Nedir ?
PSA (Prostat Spesifik Antijen) prostatın epitel hücreleri tarafından üretilen ve seminal sıvıda yüksek oranda bulunan protein yapısında bir enzimdir. Normal durumdaki prostattan seruma az miktarda karışmaktadır. Kandaki yükselme, prostat hastalığının göstergesidir. PSA normalde, 4 ng/ml’nin altında olmalıdır. 4 ng/ml altındaki değerler normal olarak kabul edilmektedir. 4-10 ng/ml arasındaki değerler şüpheli sınır değerler olarak kabul edilmektedir. 10 ng/ml üzerinde elde edilen PSA değeri ise yüksek olarak değerlendirilmektedir.

PSA testi sonucu ne kadar yüksekse, prostat kanseri riski de o derecede yüksektir.

PSA Düzeyi Yalnızca Prostat Kanserinde mi Yükselir?
Hayır.
Başka bazı durumlar da PSA düzeyinde yükselmeye neden olmaktadırlar.
Bu durumlar şöylece sıralanabilir :
1- Benign prostat hipertrofisi (Prostatın iyi huylu büyümesi) durumunda ve prostat infeksiyonu (postatit) durumunda da PSA düzeyi sınırda veya yükselmiş olarak bulunabilir.

2- Makattan muayene (rektal tuşe) sonrasında PSA düzeyi yükseldiği için PSA ölçümü bu muayeneden önce yapılmalıdır.

3- Ejakulasyon (boşalma) da PSA düzeyini geçici olarak yükseltmektedir. Bu nedenli, PSA ölçümü öncesinde 2 gün boyunca cinsel ilişkiye girilmemelidir.

4- Prostat biyopsisi de PSA düzeyini yükseltmekte, bu nedenle biyopsiden en az 6 hafta sonra tekrardan PSA bakılabileceği bildirilmektedir.

İlaçların PSA Düzeyi Üzerine Etkileri Var mıdır ?
Özellikle androjen düzeyinde azalmaya neden olan ilaçlar (steroid antiandrojenler gibi) PSA düzeyinde de azalmaya neden olabilirler. Finasteride (5 mg/gün) kullanan hastaların PSA düzeyinin 12 ay sonunda % 50, 1 mg kullananlarda ise % 48 azaldığı görülmüştür.

PSA Düzeyine Bakılarak Hastanın Yaşam Süresi Tahmin Edilebilir mi?
Bir anlamda tahmin edilebilir. Çünkü, PSA düzeyi, tümörün büyüklüğü, yerleşimi, evresi ve yayılması ile yakından ilişkilidir. Prostat tümörü nedeniyle ameliyat edilmiş hastalarda PSA’nın 4 ng/ml’den düşük olması, hastaların % 70-80’inde cerrahi ile hastalığın sınırlanmış olduğunu düşündürmektedir. 20 ng/ml üzerinde PSA değerleri, hastaların % 30-40 lenf nodlarına ve % 10 civarında da kemiklere yayılımını (metastaz) düşündürmektedir. 50 ng/ml üzerinde PSA değerleri, hastaların çoğunda lenf nodlarına yayılımın olduğunu ve kemiklere yayılımın da % 30 üzerinde olduğu düşündürür. Kanserin henüz ilk başlangıç yerinde olduğu hastalarda 5 yıllık yaşam süresi % 65 civarındadır. Yayılım (metastaz) göstermiş hastalarda ise, hastaların yaklaşık yarısı tanıdan itibaren 2 yıl içinde kaybedilmektedir.

Benign Prostat Hipertrofisi (BPH) ile PSA Arasında Ne Tür Bir İlişki Vardır ?
BPH, iyi huylu prostat büyümesidir. Bu durumda da PSA değerinde yükselme görülmektedir. Ancak PSA değerleri genelde 4-10 ng/ml arasında kalmakta ve çok yükselmemektedir.

Serbest (Free) PSA Ne Anlama Gelmektedir ?
Serbest PSA, PSA’nın kan dolaşımında proteinlere bağlanmadan, serbest olarak bulunan formudur. Normalde PSA’nın az bir kısmı Free PSA’dır.

Serbest PSA’nın Total PSA’ya oranı, prostat kanseri ve Benign Prostat Hipertrofisi ayrımında kullanılmaktadır :
Eğer Free PSA/Total PSA’ya oranı % 20’nin altındaysa ve Total PSA düzeyi de 4-10 ng/ml düzeyindeyse, prostat kanseri olması güçlü olasılıktır.

Eğer Free PSA/Total PSA oranı % 20’nin üzerindeyse ve Total PSA da normal veya hafif-orta düzeyde yükselmişse, büyük olasılıkla iyi durumlar, örneğin Benign Prostat Hipertrofisi (BPH) söz konusudur. Ancak, prostat kanseri olasılığı bütünüyle yok sayılamaz.

Araştırmalarda Free PSA/Total PSA oranının prostat kanserinde genelde % 15’ten az, % 5-20 arasında olduğu, BPH’da ise % 15-35 arasında olduğu gözlenmektedir.

Prostatik Asit Fosfataz (PAP)’ın Klinik Anlamı Nedir?
PAP, Prostat bezi tarafından salgılanan bir proteindir. Ayrıca kemik, pankreas, karaciğer, böbrekler ve trombositler tarafından da salgılanmaktadır. Prostat kanserli hastaların tedavisinin izlenmesinde yararlıdır. Tanısal değeri PSA’dan düşüktür. PSA ile birlikte kanserin izlenmesinde yararlı olabilir. BPH, rektal muayene, biyopsi, prostatit gibi durumlarda da yükselebilir.

Prostat Kanserinin Tanısında Kullanılan Başlıca Yöntemler Nelerdir ?
a) Kanda PSA Düzeyi Bakılması :
Yukarıda bahsedilmiştir. Kanda Free PSA Düzeyi Bakılması : Yukarıda bahsedilmiştir.

b) Parmakla Rektal Muayene (Rektal Tuşe) : Doktor tarafından, eldiven giyilerek, parmakla makattan yapılır. Prostat kanserinin boyutu hakkında fikir verebilir.

c) Ultrasonografi : Prostat kanserinin lokalizasyonu ve nüks olup olmadığı konusunda fikir verebilmektedir.USG, tarama amaçlı kullanılmamaktadır.

d) Prostat Biyopsisi : Prostattan parça alınarak incelenmektedir. Genelde tanı için iğne biyopsisi alınır. 1’den 5’e kadar kanserin durumu hakkında derecelendirme yapılır.

Prostat Kanserinin Evrelemesinde Kullanılan Görüntüleme Yöntemleri Nelerdir?
a) Bilgisayarlı Tomografi
Genelde prostat kanserinin diğer organlara yayılımının değerlendirilmesinde yararlıdır. Kanserin yayıldığı büyümüş lenf nodları görebilir.Tarama amaçlı kullanılmamaktadır.

b) Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG)
Özellikle bazı hastalarda cerrahi girişim öncesi prostat kanserinin bölgesel yayılımının daha iyi değerlendirilmesi amacıyla kullanılmaktadır.

c) Kemik Sintigrafisi
Prostat kanserinin kemiklere yayılıp yayılmadığını araştırmak amacıyla yapılmaktadır. d) Lenf Düğümü Biyopsisi
Kanserin lenf düğümlerine yayılıp yayılmadığını anlamak için yapılar. Biyopside lenf düğümlerinde kanser bulunursa, cerrahi dışındaki diğer tedavi yöntemlerinin uygulanması düşünülür.

Lenf düğümü biyopsisi :
•Ya lenf düğümlerini çıkararak,
•Ya USG eşliğinde ince iğne aspirasyon biyopsisi biçiminde,
•Ya da laporoskopik işlemle yapılır.